NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ دَاوُدَ
الْمَهْرِيُّ
أَخْبَرَنَا
ابْنُ وَهْبٍ
أَخْبَرَنِي
أُسَامَةُ
بْنُ زَيْدٍ
أَنَّ عَمْرَو
بْنَ
شُعَيْبٍ
حَدَّثَهُ
عَنْ أَبِيهِ عَنْ
عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَمْرٍو عَنْ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ مَثَلُ
الَّذِي
يَسْتَرِدُّ
مَا وَهَبَ
كَمَثَلِ
الْكَلْبِ
يَقِيءُ
فَيَأْكُلُ
قَيْئَهُ
فَإِذَا
اسْتَرَدَّ
الْوَاهِبُ
فَلْيُوَقَّفْ
فَلْيُعَرَّفْ
بِمَا
اسْتَرَدَّ
ثُمَّ
لِيُدْفَعْ
إِلَيْهِ مَا
وَهَبَ
Abdullah b. Amr'dan,
Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Hibe ettiği şeyi
geri isteyen kişinin hali, kusup da kusmuğunu yiyen köpeğin hali gibidir. Hibe
eden kişi verdiğini geri istediği zaman, durdurulsun ve istediği şey kendisine
tarif edilsin, sonra da hibe ettiği şey ona verilsin."
İzah:
Bu babda geçen üç
hadisin ifade ettikleri hükümfaynı istikamette olduğu için, hepsinin izahını
birlikte ele almayı uygun bulduk.
Hibe; sözlükte; faydası
olan mal veya başka bir şeyi, bir başkasına ulaştırmaktır. İstılahta ise; bir
malı karşılıksız olarak bir başkasına temlik etmek (mallığına vermek) tir.
Hibede bulunan kişiye
"vâhib", kendisine hibe edilene "mevhûbun leh", hibe edilen
mala da "mevhûb" denilir.
Bu hadislerden ilki,
mutlak olarak ve herhangi bir ayırım yapmadan, hibe eden kişinin hibesinden
dönemeyeceğine, ikincisi ise çocuğuna bir şey hibe edenin dışında hiçbir
kimsenin hibesinden dönemeyeceğine delâlet etmektedir. Bu iki hadisin zahirine
göre, vâhibin hibeden dönmesi haramdır. Üçüncü hadis ise, vâhibin hibeden
dönmesinin caiz ama mekruh olduğuna işaret etmektedir. Çünkü son hadiste
Efendimiz, hibesinden dönen kişinin halini, kusmuğunu yutan köpeğin haline
benzetmiş ve yerdiğini geri isteyen kişiye önce yaptığı işin köpeğin kusmuğunu
yemesine benzediğinin anlatılmasını, sonra da verdiğinin iade edilmesini
istemiştir. Bu.tarz, hibeden dönmenin kerâhatla caiz olduğunun delilidir.
Hibe edenin, hibesinden
dönmesinin hükmü âlimler arasında ihtilaflıdır.
Nevevî'nin belirttiğine
göre; İmam Şafiî, İmam Mâlik ye Evzaî'ye göre, bir mal hibe eden kişi
hibesinden dönemez, verdiğini geri isteyemez. Sadece çocuğuna ve torunlarına
bir şey hibe eden kişi bu hükmün istisnasıdır. Çünkü baba, çocuğuna bir şey
hibe etse hibeden vazgeçebilir.
Üzerinde durduğumuz
babın ikinci hdisi bu görüşün delilidir.
Hattâbî; babanın
çocuğuna hibe ettiği şeyi geri istemesinin cevazını, ço-jğun malı ve canı ile
babaya ait oluşu ile de delillendirir. Çünkü Hz. Nebi )s.a), birisine:
"Sen ve malın babana aitsiniz" buyurmuştur.[Bk. 3530 nolu hadis ]
Hanefîlere göre;
prensip olarak hibeden dönmek caizdir. Çünkü Hz. Pey-amber (s.a.v.) bir
hadiste: "Hibe eden kişi, karşılığını almadıkça hibesine baş-asından daha
çok hak sahibidir" buyurmuştur. Fakat Efendimiz, hibeden önmeyi kusmuğu
geri yutmaya benzettiği için hibeden dönmek mekruhtur.
Hanefî âlimleri,
hibeden dönmenin helâl olmadığını ifade eden hadisi m babın ikinci hadisi-
yorumlarken, bunun; hibeden dönmenin haramlığı-a değil, uygun olmadığına
delâlet ettiğini söylerler. Nitekim, varlıklı birisi-in dilenciyi eli boş
döndürmesinin helâl olmadığı tarzında da hadis vardır, ukarıda belirttiğimiz
gibi, bu babın üçüncü hadisi de Hanefîlerin görüşü in bir delildir. Çünkü Rasûlullah;
hibe ettiğini geri işeyen kişiye yaptığının ötülüğünün anlatılmasını, sonra da
verdiğinin iade edilmesini söylemiştir. ayet hibeden dönmek caiz olmasaydı Hz.
Nebi böyle demezdi.
Hanefî fakihlerinden
Tahavî, hibeden dönmenin kusmuğu yutmaya bentilmesinin bunun haram olmasını
gerektirdiğini fakat, başka bir hadisteki fbeden dönmeyi köpeğin kusmuğunu geri
yutmasına benzeten ifadenin bu ükmü ters çevirdiğini söyler. Çünkü köpek
mükellef değildir. Dolayısıyla öpeğin kusmuğunu yutması haram olmaz. Öyleyse
buna benzetilen şey (hisden dönmek) de haram olmaz. Hz. Nebi'in, hibeden
dönmeyi me-stmesi bunun tenzihen mekruh olduğuna delâlet eder. Sübülü's-Selâm
sa-ibi ise; Tahavî'nin bu te'vilini zikrettikten sonra, bunun uzak bir te'vil
oluğunu; hadisin siyakına ters düştüğünü söyler.
Hanefîler, mutlak
manada hibeden dönmeyi caiz görürler; ama bunu nel bir hüküm olarak görmezler.
Bu hükümden yedi şeyi istisna ederler. âtta hibeden dönmeye mani olan şeyleri,
-zabtı kolay olsun diye- bir cüm-nin kelimelerinin harfleri ile
şifrelendirirler. Bu cümle: cümle-dır.
Harflerden her biri, kendilerine hîbe edilen şeyden dönülmesi caiz ollayan bir
sınıfı gösterir. Buna göre:
Hibe edilen malda
meydana gelen bir ziyadeyi gösterir. Yani, yamçı birisine hibe edilen malda bir
fazlalık olmuşsa, hibe eden kişinin o malı :ri alması caiz olmaz.
Hibe eden veya
kendisine hibe edilenin ölmesi. Ölüm, arapçada mevt" demektir.
Kendisine hibe edilen
kişinin, hibeye mukabil bir şey, yani ivaz ermesi.
Hibe edilen malın, mcvhûbun
lehin elinden çıkması, yani hurucu.
Zevciyet, yani evlilik.
Karı koca birbirlerine yaptıkları hibeden dönemezler.
Akrabalık, karabet: Bir
kimse mahremi olan (taraflardan birisi erkek birisi kadın olsa, birbirleri ile
evlenmeleri caiz olmayan akraba) bir akrabasına yaptığı hibeden dönemez. Ana
baba, çocuk, kardeş, amca, hala, dayı, yeğen vs. kişiye mahremdir.
Hibe edilen malın helak olması, yok olması.
İşte Hanefîlere göre bu
yedi yerin dışında vâhib hibesinden dönebilir. Ancak bunun için, ya her iki
taraf razı olmalı, ya da hibeden dönmek hâkimin hükmüne dayanmalıdır.
Merginanî, bu şartı; hibeden dönmenin ceva-zındaki ihtilâfa bağlar. Aynî ise,
Hidâye şerhi el-Binâye'de; hibeden dönülebilmesi için tarafların rızası veya
hâkimin hükmünün şart oluşu için başka sebepler de zikreder.
Hibeden dönmek
konusunda Ahmed b. Hanbein mezhebi de Şafiî'nin mezhebi gibidir.